bİnlerce ünİversİtelİ genç unıday 2018’de buluştu
19 Ekim 2018
27 yıllık bir maziye sahip olan IGMG Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı “Bilgiden Bilince” diyerek binlerce gence yüreklerini açtı.
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı 13 Ekim’de “Bilgiden Bilince” sloganıyla Almanya’nın Essen kentinde binlerce öğrenci ile bir araya geldi. Programda Üniversiteliler Başkanı Selçuk Çiçek’in yanı sıra Genel Başkan Kemal Ergün, Genel Sekreter Bekir Altaş ve Gençlik Teşkilatı Başkanı Ünal Ünalan birer konuşma gerçekleştirdiler. Konuklar arasında ise eski Tunus Cumhurbaşkanı Prof. Dr. Moncef Merzouki, Dr. Abdurrahman Reidegeld, Dr. İbrahim Halil Üçer, Hattat Mustafa Cemil Efe ve müzik grubu Le Trio Joubran yer aldı. Öte yandan programda Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı, IGMG Hac Umre ve Seyahat Başkanlığı, Kitap Kulübü, Plural Yayınevi, Sabah Ülkesi, Camia, Perspektif ve İslamiq’in yanı sıra birçok birim tanıtım standı kurarak gençlere birimleri ve görevleri hakkında bilgi verdi.
Kanada, Avustralya, Arjantin, Türkiye ve Avrupa ülkelerinden katılımcıların yoklama gösterisiyle başlayan programda selamlama konuşması yapan Üniversiteliler Başkanı Selçuk Çiçek, UNIDAY’de geleceğe dair umutları yeşertmek, kadim medeniyet tarihimizin ilmî ve irfanî mirasıyla bağımızı yeniden tazelemek ve birlik beraberlik içerisinde istikbale emin adımlarla ilerlediğimizi tescillemek ve tüm dünyaya ilan etmek üzere bir araya gelindiğini söyledi. Çiçek yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Bir derdimiz olduğu için bugün buradayız. Avustralya’daki kardeşimle Kanada’daki, Belçika’daki, Arjantin’deki, Almanya’daki kardeşimi bugün burada bir araya getiren bir dert var. İnsanlık olarak büyük meydan okumalarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu büyük meydan okumaları karşısında bizim söyleyecek bir sözümüz olmalı. Bir iddiamız, insanlığa
bir vaadimiz olmalı. Tüm bu şartlar karşısında benim Müslüman üniversiteli kardeşimin en büyük gayesi sadece akademik kariyer yapmak olamaz. O diploma ve akademik kariyer, ancak insanlığın hizmetine sunulduğu ölçüde değerlidir, ancak o ölçüde anlamlıdır. Müslüman üniversiteli kardeşimin vizyonu İslam dünyasına 2 asır önce yitirmeye başladığı ‘Ey İnsanlar!’ diye hitap edebilme yeteneğini yeniden kazandırma olmalı. İçinde yaşadığımız çağdan mesulüz. Mensup olduğumuz için de mesulüz. Zira mensubiyetten her zaman mesuliyet doğar. Bu mesuliyetimizin hakkını vermek zorundayız. Bize ait olan özü ve bilgiyi bilince devşirmek, küreselleşmeyle süregelen devasa değişime yeni bir anlam, yeni bir paradigma takdim etmeliyiz.
“Kalemİ güçlü ünİversİtelİlere İhtiyacımız
var.”
Yeni bir dünya öncelikle zihinlerde başlamalı. Önce zihin, sonra zemin. Bunun için birincisi; bilgiden bilince, bilinçten ahlaka yol almalıyız.” Taşköprülüzâde Ahmed Efendi’den de örnekler veren Çiçek, Ahmed Efendi’nin “aklın ibadeti” olarak tanımladığı bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bilginin, kulluğa hizmet eden bir eyleme dönüşmesi için ise ona bilincin eşlik etmesi icap eder.
Bilgiden bilince yol almak içinse bilginin özümsenmesi, melekeleşmesi gerekir. Ancak özümsenen bilgiden bilinç doğar, içselleştirilen bilinçten ise ahlak meydana gelir. Yani bilgiden bilince, bilinçten ahlaka giden bir süreç söz konusudur. İkincisi de tarihimizi yeniyle muhafaza edeceğiz. Sürekli ulusuyla ve tarihiyle övünen birine bir Abbasî âlimin verdiği cevap anlamlıdır: ‘Eğer geçmişini yeniyle korumuyorsan, yeni üretimlerle muhafaza edemiyorsan, geçmişinle övünmenin hiçbir anlamı hiçbir kıymeti yoktur.’ Cemil Meriç’in buyurduğu gibi ‘Maziyi muhafaza, fakat ayıklayarak. Yeniyi kabul, ama seçerek.’”
Zaman ve mekân bilincinin önemine de değinen Çiçek dördüncü nokta olarak insanda zaman ve mekân bilincinin oturması gerektiğini söyledi. Çiçek, “Mümin her yerin, her coğrafyanın yerlisidir. Mümin doğunun da kuzeyin de yerlisidir. Kimse Müslümanları herhangi bir coğrafyaya hapsetmeye kalkmamalı. Mümin, bulunduğu her coğrafyanın yerlisidir. Müminin azınlık psikolojisi de yoktur. Bunun yanı sıra, birilerinin devlet eliyle Alman İslamı, Fransız İslamı, Avusturya İslam’ı gibi oryantalist yaklaşımlarla bir İslami kimlik üretmeye çalışmaları da beyhude adımlardır. Çünkü İslam ve Müslümanlar kendi doğal süreci içerisinde bu topraklarda kökleşmeye devam edecektir, dayatmayla ve devlet eliyle değil. Ve bunu geleneklerinden kopmadan, usul ile gerçekleştirecektir. ‘Asıldan usule, usulden vusule’ düsturuyla, bir bilgi metodolojisiyle bunu başaracaktır.” dedi. Konuşmasının devamında teşkilatlanmanın önemine de değinen Çiçek şunları söyledi: “Mutlaka teşkilatlanacağız, ortak bir akıl ortaya koyacağız.
Tarihte de birey olarak dönüşümü başaran olmamıştır. Ortak bir akıl ortaya koymak için organize olmak zorundayız. Teşkilat büyüklerimizin belirttiği gibi 3 teşkilatlanmış insan, 300 teşkilatlanmamış insandan daha etkilidir. Yüzlerce cami, yüzlerce irfan evi, eğitim merkezi, okul ve hatta üniversitelerimize dahi eriştik. Ama yetmez, bilgi üreten kurumları mızı da inşa etmeliyiz. Söylemlerimizin altını bilimsel verilerle dolduracak kurumlarımıza, enstitülerimize, araştırma merkezlerimize ihtiyacımız var. Kalemi güçlü üniversitelilere ihtiyacımız var. Ümmet-i Muhammed’in buna ihtiyacı var.”
Dr. İbrahim Halİl Üçer
İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Dr. İbrahim Halil Üçer tarihte yer edinme ekseninde batılılaşma ve modernleşme sürecinde toplumların problem ve çözümlerini kapsayan bir konuşma yaptı. Üçer Avrupa merkezcilik, İslamofobi, marjinale edilme gibi problemleri vurgulayarak teklif sahibi olan bir toplumu analiz etti.
Üçer ayrıca İslam’ı teklif etme bağla mında gülünç duruma düşürülme korkusu ve İslam’ın teklif edilmesi mümkün olmayan anomali bir duruma düşürülmesiyle karşı karşıya kalındığının altını çizdi. İslam mucizesi olarak, Hz. Peygamber’in vefatından 30 yıl sonra İslam medeniyetinin büyümesi örneğini veren Üçer Avrupa merkezci mevcut teklifin alternatifsiz olmadığını belirtti. Son 300 yılda teklifine özgüvenini yitiren bir zümrenin ortaya çıkmasının hâlâ tanımlanamadığını önemle belirten Üçer, üniversi telilere objektif ve eleştirel bir bakışa sahip olmalarını önerdi. Üçer idrak edemeden çözüm üretilemeyeceğinden dolayı kendi tekliflerimizden vazgeçip başka tekliflere tabi olmayı seçmekten ziyade kendi âlem tasavvurumuzu teklif ve tarif etmemizin gerekliğini savundu.
“Çözümün bİr parçası olacaksınız.”
Prof. Dr. Moncef Marzouki
Tunus eski Cumhurbaşkanı Prof. Dr. Moncef Marzouki ise şöyle konuştu: “İslamofobi, İslam’ı bir din olarak kabul etmemekten daha da ileriye giden bir hastalıktır. Müslümanlara, Batılı bir toplumla bütünleşmesi için Müslüman ismi taşıma hakkı dahi çok görülüyor. Eric Zemmour adında Fransız bir gazeteci var, duymuş olabilirsiniz. Ona göre Muhammed veya Ayşe ismini taşıyan gerçek bir Fransız olamaz. Müslümanlar içinse durum farklı. Onlar için insanlık, korunması ve bakılması gereken bir ailedir. Bu tür Müslümanlar olmanızı ve Hz. Peygamber’in zor ve heyecan verici yolunu takip etmenizi diliyorum, çünkü böyle yaparak, problemin değil, çözümün bir parçası olacaksınız.”
Genel Başkan Kemal Ergün
Genel Başkan Kemal Ergün bugün Batı’da yaşayan Müslüman gençlerin en önemli mücadelesinin tanım lamak ve tanımlanmak olduğunu söyleyen
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün özetle şöyle dedi: “Bugün en büyük sorunumuz, kendini tanımlayamamaktır; daha da ötesinde kendisini başkasının tanımlarıyla tanımlamaktır. Kendimizi, İslam’ı hiç tanımayan kişilerin gözüyle tanımlıyoruz. O zaman kendimizi onlara emanet ediyoruz. Halbuki, kendimizi biz tanımlamalıyız, o tanıma göre de yaşamalıyız. İslam coğrafyalar üstü bir dindir. Müslüman, kendisini ulusal sınırlara hapsetmeyen, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın ümmetle ünsiyetini taze tutan, insanlığın sorunlarına coğrafyalar üstü bir çözüm aşkı geliştiren, gündelik siyasi gelişmelere göre değişen şekillerde tanımlanamayacak kişidir. Şunu da unutmayalım: Bizim yaşadığımız ülkeler birer “ara durak” değildir. Burası, Almanya, Fransa, İngiltere, Kanada, Avusturya, bu ülkeler Müslümanların da yurdudur.Biz, bugün Avrupa’da, Avustralya’da, Kanada’da bir “İslami kimlik” ten bahsetmek istiyorsak, bu kimliği yaşayan ve topluma önder olan gençlere ihtiyacımız var.
Biz ilmin, bilginin, irfanın, bilincin peşinde koşacağız. Maişet bunun ardından zaten gelir. Bizim esas derdimizin irfan olması, insan yetiştirmek olması, bu dünyayı dönüştürecek dinamizm olması lazım. Sadece Müslümanlara değil, birlikte yaşadığımız tüm insanlara karşı sorumluluk duyan, komşusunun sorunlarının farkında olan, bu sorumluluğu aşkla yerine getiren insanlar olmamız lazım.”
IGMG Genel Sekreterİ Bekİr Altaş
IGMG Genel Sekreteri Bekir Altaş da Avrupa’da İslam’ın ne olması ve Müslümanların dinlerini nasıl anlamaları gerektiği yolunda siyasal ve toplumsal aktörlerin baskı yaptıklarını, bu tür baskıları reddettiklerini açıkladığı konuşmasında şu konulara
vurgu yaptı: “İslam’ın nasıl anlaşılacağı, nasıl tanımlanacağı Müslümanların kendi işidir. Dışarıdan müdahalelerle, Arap, Türk, Alman ya da Fransız İslam’ı gibi bir tanımı kabul etmiyoruz.
Bazı dinî pratiklerde zamanla sosyolojik değişimlerin etkisi zaten olmaktadır. Ama şöyle veya böyle bizlere dikte edilmek istenen, Alman İslam’ı Fransız İslam’ı gibi anlayışları kabul etmemiz mümkün değildir. Bizim kimliğimizi etkileyen pek çok etken vardır. Geldiğimiz ülkelerin kültürleri olduğu kadar içinde yaşadığımız ülkelerin kültürleri, mesela dilleri de burada ekin olmaktadır. Dil bu toplumlara mensubiyetimizi gösterir. Ama, buna karşılık bir asimilasyon zorlaması barışçıl bir ortak yaşamı teşvik edici olmaz. Bunun için kimse bir başka kimsenin kimliğini ten rengi, ana-babasının geldiği ülke ya da dinî mensubiyetine göre sınırlamamalıdır. Bu sınırlamalar sonunda ırkçılığa çıkmaktadır.”
UNITALK
UNITALK bölümlerinde ise IGMG Üniversiteliler Özel Eğitim öğrencileri Hande Taner, Yasemin Söğüt, Burak Barut ve Emir Faruk Kayahan sahnede tüm katılımcılara İngilizce sunumlar gerçekleştirdi. Ayrıca geçtiğimiz aylarda vefat eden Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bazı çalışmaları ve araştırmalarına konu olmuş çalışmalar hakkında bir sergi açıldı.